30 Ekim 2011 Pazar




gözleri öylece aralandığında gün doğuyordu. sanki zaten mükemmel olan anı daha da güzel kılmak istermiş gibiydi gökyüzünün hali.çıkmazdı aslında sıcacık yataktan ama kalktı 2 eski fotograf makinasından birini aldı, yavaşça deklanşöre bastı. küçük bi ses çıktı o da gözlerini araladı, kadına baktı ve usulca gülümsedi. orda, o anda herşey olması gerektiği gibiydi, sonsuza kadar olmasını istediği gibi.

şimdi mi? şimdi ne gözleri aralanıyor, ne penceresinden gün doğumu görünüyor, ne de yanıında ayaklarını ısıtıcak bir çift ayak var.

1 Ekim 2011 Cumartesi

Nokta.

Kalbimdeki bu düz boşluk, ve bu bayatlık duygusu beni üzüyor. Kafamızda o büyük aşkları yaratırken, o insanın gerçekte olduğu şeyi kaçırıyoruz sanırm.

Bu sefer onu kendi kafamda yaratmadığıma çok emindim üstelik. Bu sefer bi insanın kafamdaki yansımasına değil aslında kalbine dokunabildiğime inanmıştım. Hani gözlerinin içine baktığımda gördüğüm adamın gerçekliğiyle uçuş uçuş olmuştu kalbim. Öylesine sevince insan, o "şey" sonlanırken de hakettiği gibi sonlansın istiyor.Hakettiği gibi sonlandırabilecek bi adamı sevmiş olmayı dilerdim.Aşkı yaşamayı bildiği (bilir gibi yaptığı) gibi ayrılığı da bilicek bir adamı. Yaptığım onca şeyden sonra en azından aldatmıcak, ayrılırken bile üzmeye kıyamıcak bi adam. Beklentilerimin gerçeklikle buluştuğu yerde hava çok bulutlu, yer yer sağanak yağışlı.

Ama endişeye gerek yok, geriye uğruna ağlayabiliceğim duygularımı kalmadığı için, ağlamıyorum. Uğruna konuşucak,düşünücek güzel bi oakdar hüzün saçan acılarım olmadığı için düşünmüyorum. Hayatımda en değer verdiğim adamdan ayrıldım ama oturup acısını bile yşamıyorum. Teşekkürler türkiye.